
Partizan, Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya’nın 50. ölümsüzlük yılına ilişkin yazılı açıklama yaptı. Komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın ölümsüzlüğünün 50. Yılındayız denilen açıklamada, “Bundan yarım asır önce faşist diktatörlük, önder yoldaşı tutsak ederek büyük bir zafer kazandığı duygusuna kapıldı. Ağır işkenceler altında Dersim’den Amed’e götürülen İbrahim yoldaş, faşizmi kendini en güçlü hissettiği yerde galebe çaldı” ifadelerine yer verildi.
Açıklamada, “90 günlük işkenceler altında ortaya koyduğu direniş ile bu topraklara “ser verip sır vermeme” geleneğini miras bıraktı. Faşist cellatlar çareyi, onu kurşunlayarak katletmekte buldu” denildi.
Ağır işkenceler altındayken mahkemeye çıkarılmadan önce bir harita metot defterine hazırladığı savunma taslağı, hakim sınıfların önder yoldaşa yönelik tasarrufları için son derece belirleyici olduğu belirtilen açıklamanın devamını şöyle: “Zira, Kaypakkaya’nın bu taslakta ortaya koyduğu oldukça ayrıntılı, bütünlüklü ve ideolojik düzlemde de 71 çıkışının komünist yüzünü ifade eden görüşleri ve metodolojisi onun zihin dünyasını anlamak açısından çarpıcı ve faşizm için uyarıcı olmuştur. Mesaj net bir şekilde alınmış ve Kaypakkaya, kendi dönemi içinde “ihtilalci komünizmin en tehlikesi temsilcisi” olarak görülerek ve buna uygun bir düşmanlık sergilenmiştir.
Faşizmin önder yoldaşa yönelik bu tespiti, okuması aradan geçen yarım asır boyunca neredeyse hiç değişmemiştir. 50 yıl boyunca egemenler onun resimlerine, kitaplarına dahası siluetine bile tahammül edememiş her fırsatta yasaklama politikası izlemiştir.
Özellikle de Kemalizm hususundaki hesaplaşmasıyla ve cepheden eleştirileri nedeniyle aydınlanmacı entelejiyansiya tarafından da bilinçli bir şekilde görmezden gelinmiş ve yok sayılmıştır. Ne var ki Kaypakkaya, tüm bu sansüre ve düşmanlığa karşın işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin, kadın ve LGBTİ+’ların, gençlerin, Alevilerin, Kürt ulusunun ve bir bütün emekçi halkımızın yüreğinde dalga dalga büyüyen bir gerçeğe dönüşmüştür.
Kuşkusuz bunun başlıca nedeni önder yoldaşın yarım asırdır; doğruluğu, sınıf mücadelesinin sıcak atmosferi içinde, toplumun değişim ve dönüşüm gerçekliğinde karşılık bulan görüşleri ve tespitlerdir. Zaman, önder yoldaşı eskitmek şöyle dursun, istikrarlı bir şekilde haklı çıkarmıştır. Hakim sınıfların 50 yıl sonra bugün hemen her eylem ve etkinlikte süreğen hale gelen Kaypakkaya düşmanlığı da bunun bir kanıtıdır.
Önder yoldaş, Türk devletinin üzerinde yükseldiği sınıflara, temel kuruluş ideolojisine, buradan hareketle Kemalizme ve bu bilimsel metodun bir sonucu olarak Kürt Ulusal sorununa dair, çağının ilerisinde bir analizi ortaya koymuştur.
Aydınlık’tan Türk Solu’na oradan Milli Demokratik Devrim-Sosyalist Devrim saflaşmasına ve buradan da Başkan Mao’nun izlerini takip ederek, kendi tezlerini geliştirdiği politik serüvenine yakından bakıldığında bu sürece damgasını vuran temel noktanın bilimsel metodolojisi olduğunu görürüz.
Olay ve olguları, toplumun gelişim yasalarını, bir bilim insanı titizliğiyle inceleyen; topluma yön veren temel çelişkileri sürekli bir şekilde analiz eden bunu bir senteze ulaştıran buradan doğruda kendine rol biçen, pozisyon belirleyen Marksist yöntemi, yarım asır sonra hala günceldir ve öğreticidir. 24 yıllık kısacık yaşamını özetleyen, “Hesaplaşma, Kopuş ve Yeni Bir Yol” formülasyonu bu metodolojinin bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
Yarım asır sonra onun ardılları olarak bizler, önder yoldaşın yolundan yürümeye devam edecek, toplumsal çelişkilerin andaki gerçeğine, buradan hareketle pozisyonumuza, eksik ve yetmezliklerimize dair özeleştirel bir tutum içinde olmayı sürdüreceğiz.
Yarım asır da geçse Kaypakkaya’nın herkesin gözü önünde yükseğe çektiği kızıl bayrak dalgalanmaya devam ediyor. 50 yıldır O’nun buzu kırarak açtığı yolda, nice bedellere, badirelere, ağır saldırılara rağmen yürüyüşümüz sürüyor. Kaypakkaya, yarım yüzyıldır egemenlerin korkusu, ezilen emekçi sınıfların ise umudu olmaya devam ediyor.”
