
Partizan ve Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), Komünist Önder İbrahim Kaypakkaya’nın ölümsüzlüğünün 50’inci yılında “50 Yıldır Sönmeyen Meşale! İbrahim Kaypakkaya’yı Yeniden Düşünmek!” şiarıyla İstanbul Beyoğlu’nda bulunan Taksim Hill Otel’de sempozyum düzenledi.
Sempozyumun düzenlendiği salona, “İbrahim’in izinde umut örgütlü mücadelede” pankartı asıldı. Sempozyuma, Devrimci Parti, Yaşam Ağacı Derneği, KÖZ ve çok sayıda kişi katıldı.
İbrahim Kaypakkaya, Dörtler ve Haki Karer, şahsında devrim ve komünizm mücadelesinde ölümsüzleşenler için yapılan bir dakikalık saygı duruşunun ardından sempozyumun ilk oturumu SMF Dönem Sözcüsü Barış Kayaoğlu’nun modaretörlüğünde, “İbrahim Kaypakkaya; Akıntıya Karşı Yürümek” konu başlığıyla başladı.
İlk oturumda yazar Hakkı Özdal, Agos Gazetesi yazarı Pekrat Estukyan, yazar Mukaddes Erdoğdu Çelik ve SMF MYK Üyesi Mahir Gürz konuşmacı olacak.
Sempozyumun 1. oturumu: “İbrahim Kaypakkaya; Akıntıya Karşı Yürümek”
‘Hazineyi İbrahim Kaypakkaya’nın yolunda aramalıyız’

Sempozyumda ilk olarak konuşan Yazar Hakkı Özdal, İbrahim Kaypakkaya’nın işçilere, gençlere büyük bir miras olduğunu vurguladı. Çözümün Kaypakkaya ideolojisi ve yolunda olduğunu belirten Özdal, “Toplumu 5 yılda bir sandığa sürükleyen tüm politik mücadeleyi sandığa kilitleyen, daha geçen yıl pahalılık için sokağa çıkmaya çalışan grupların sokağa çıkmasını engelleyen Türkiye’nin buradan çıkması lazım. Buradan çıkmayı sağlayacak olan sosyalist soldur. Bu yolu birlikte arayıp bulacağız. Biz ne yapmalıyız? Hazineyi nerede aramalıyız? Hazineyi, İbrahim Kaypakkaya’nın yolunda aramalıyız. İbrahim Kaypakkaya, katledilmeseydi Türkiye’de sosyalizmde çok yol kat edebilirdi. 12 Mart bu koşulları engellemek için ortaya çıktı. Kaypakkaya, Türkiye’nin bütün işçilerine, gençliğine bırakılan bir mirastır. Seçim sonuçları ne olursa olsun, 2 turda üzerimize yüzde 60’da bazsa da biz yine bu ülkede olacağız. Kaypakkaya’nın yaptığını yapmalıyız. Köylere gitmeliyiz, fabrikalara gitmeliyiz. Kaypakkaya bu yolda her zaman başvuracağımız önderimiz” dedi.
‘Solun bazı kesimleri Kemalizm’i kendine metot edinmiş durumda’

Sempozyumda ikinci olarak konuşan Agos Gazetesi Yazarı Pakrat Estukyan, İbrahim Kaypakkaya’nın en önemli mücadeleyi Kemalizm ile yaptığını belirtti. Estukyan, “Ölümünün 50 yılında İbrahim Kaypakkaya’yı anmak hepimize büyük sorumluluklar yüklemektedir. Kaypakkaya benimsediği çizgiye gelene kadar pek çok saf değiştirdi. TİP, Kemalist bir parti özelliği gösteriyordu. İttihatçı bir geleneği meşrulaştıran bir hattaydı. İbrahim Kaypakkaya, en önemli mücadeleyi Kemalizm ile yaptı. Bugüne kadar yapılmayan bir şeydi. Bugün hala solun bazı kesimleri, kurtuluş savaşı, yalanlar üzerine kurulu bir hareketi savunuyorlar. Kemalizm’i, bir model haline getiriyorlar. Deniz Gezmiş de, Mahir Çayan da, İbrahim Kaypakkaya da hepsi bizim kahramanımızdır. Hepsi inançlarının bedelini hayatlarıyla ödediler. Hepsi toplumlarına daha fazlasını verebilmek için mücadele ettiler. Bugün geldiğimiz noktada onların yokluğunda, nasıl çorak bir iklimde yaşadığımıza tanık oluyoruz. Bugün enternasyonelizmi tartışabileceğimiz bir platformumuz yok. Düzeyimizi maf ettiler. Her yerde emeğinin kuşatıldığını, her yerde serbest piyasa ekonomisinin ayakta tutulduğunu görüyoruz. Bu sömürü düzeni, silah zoruyla tüm toplumlara, tüm halka dayatılıyor. Her kazanım oldukça kıymetli. Kaypakkaya’nın bıraktığı geleneğin sorumluluğu oldukça ağır. Biz bu sorumluluktan oldukça uzağız. Biz ancak ah vah diyoruz. Oysa söyleyecek birçok sözümüz olması gerekiyor” diye konuştu.
‘Kaypakkaya gizli saklı kalmış bir zenginlik alemidir’

Yazar, Mukaddes Erdoğdu Çelik, İbrahim Kaypakkaya’nın gizli kalmış bir zenginlik ve miras olduğuna dikkati çekti. Erdoğdu, “Kaypakkaya’nın benim hayatımla özdeşlesen bir yönü var. Kaypakkaya’nın öldürüldüğü yıl devrimci mücadeleye katılma kararı alan biriyim. İlk kez cezaevinde Kaypakkaya’nın adını duydum. Bu 50 yıllık dönemin devrimci sosyalist hareketi hala birinci sıradaki 1971 kopuşunu sağlayanlar. Kaypakkaya Türkiye, devrimci hareketinde gizli saklı kalmış bir zenginlik alemidir. Seçtiği yol devrimciliktir. Bir ülkede devrimi arayan devrimin merkezini tespit eder. Kaypakkaya Türkiye’nin gizli kalmış zenginliğidir. 50 yıllık bu süreçte Türkiye devrimci ve sosyalist hareketi İbrahim, Mahir, Deniz gibi önder çıkaramadı” diye konuştu.
Burjuva kamburları yıktı ve paramparça etti

SMF MYK Üyesi Mahir Gürz ise, İbrahim Kaypakkaya’nın bu topraklarda Marksizm, Leninizm ve Maoizm’in, evrensel ideolojik, teorik bütünlüğünü ve hattını bu coğrafyada somutlaştırdığını söyledi. Gürz, “ Kaypakkaya, Türkiye-Kuzey Kürdistan coğrafyasında yaşadığı tarihsel koşullar itibari ile ortaya koyduğu ideolojik, siyasal teorik, pratik hattıyla bu topraklarda Marksizm, Leninizm ve Maoizm’in, evrensel ideolojik, teorik bütünlüğünü ve hattını bu coğrafyada somutlaştıran, ete kemiğe büründüren ve Mustafa Suphi, TKP’sinden sonra adeta kötürüm haline getirilen devrim ve komünizm mücadelesinin perspektifini, teorisini ve pratiğini yeniden ayakları üzerine diken komünist bir önderdir. Kaypakkaya, teorisini, siyasal hattını, programını, strateji ve temel taktiklerini, somut koşulların somut tahliline dayanan bütünlüklü analizleri hem o dönemde hem de o günden bugüne evrilen, değişen ekonomik, toplumsal ve sosyal koşullara uygun biçimde bugün hala güncelliğini ve doğruluğunu yakıcı bir şekilde korumaktadır. Kaypakkaya’yı hem Suphi TKP’si ve hem de 71 devrimci çıkışından daha ileri bir boyutta anlamlandıran, özgün kılan ve nitelik anlamda o düzeyin ilerisinde bir temsiliyete, bir niteliğe, bir çizgiye evrilten esas meselenin Kaykapkaya’nın ideolojik ve teorik hattı olduğunu düşünüyoruz. Kaypakkaya’nın devrimci, yıkıcı eleştirileri o zamana kadar sol ve sosyalist hareket üzerinde hegemonya kuran ve egemen olan bütün o burjuva ve küçük burjuva anlayışları da ideolojik anlamda yerle bir etmiştir. Sol, sosyalist hareket üzerindeki o burjuva kamburları bize göre yıkmış ve paramparça etmiştir” diye konuştu.
‘Komünistlerin birliğini, Kaypakkayacıların birliğinin örgütlemeliyiz’
Gürz, Komünist Hareketin bir kriz geçirdiği, bir kriz içerisinde olduğunu belirterek, bu krizin çözümün ise Komünistlerin birliğini, Kaypakkayacıların birliğini örgütlemesinde olduğunu söyledi. Gürz, “Komünist Hareketin bir kriz geçirdiği, bir kriz içerisinde olduğunu çok açıkça belirtmek gerekiyor. Coğrafyamız devrimci ve komünist hareketinin bütün bölükleri de enternasyonal anlamda devrimci ve komünist hareketin yaşadığı siyasal kriz halinin bütün ağır sancılarını yaşıyor. Dolayısıyla bu dönemin stratejik görevlerinden birinin geçmiş bütün enternasyonal deneyimler, birikimler ve kazanımların muhasebesi, tecrübesi ve devrimci eleştirisi üzerinden yeni bir komünist enternasyonalin oluşturulmasının komünistlerin önündeki acil ve temel görevlerden biri olduğunu açıkça belirtmemiz gerekiyor. Dolayısıyla bizimde bugün bu krizi aşmamızın ve yeniden devrim hareketini, komünist hareketi maddi bir güç haline getirmenin, yeniden örgütlemenin ve yeniden bir devrimci çıkış yaratmanın ideolojik, teorik hattının, silahının, metodunun tam da Kaypakkaya’nın ideolojik mahiyetinde, Kaypakkaya’nın metodolojisinde ve Kaypakkaya’nın sürekli durmaksızın devrimin güncelliğini arayan ve devrimin teorik, pratik ve diyalektik bütünlüğünü merkeze koyan ideolojik çizgisiyle ancak aşılabileceğini düşünüyoruz. Devrimci bir eleştiri ile kendimizle hesaplaşmak zorundayız. Yeni bir devrimci çıkış örgütlememiz gerekiyor. Bunun çözümü, birlik, ittifakalar ve cephe siyasetidir. Komünistlerin birliğini , Kaypakkayacıların birliğini örgütlemeliyiz” dedi.
Sempozyumun ilk oturumu soru cevap kısmı ile sonlandı.
Sempozyum 2. oturum: “50 Yıl Sonra Kaypakkaya Hala Güncel mi”
Sempozyumun ikinci oturumu “50 Yıl Sonra Kaypakkaya Hala Güncel mi” oturum başlığıyla başladı.
2. Oturumda tarihçi/yazar Erdoğan Aydın, yazar Kerem Yıldırım ve Partizan temsilcisi Toğay Okay konuşmacı oldu.
‘Kaypakkaya çok önemli analizler sunmuştur‘

Sempozyumun ikinci oturumu Çerkeslere yönelik soykırımını kınayarak başladı. Sempozyumun ikinci oturumunda konuşan Tarihçi Yazar Erdoğan Aydın, Kaypakkaya’nın devlet tahlilini genç yaşına rağmen kimsenin yapmadığı şekilde analiz ettiğini söyledi. Aydın, “İbrahim Kaypakkaya, Kürt meselesinde, devleti devlet yapan asimilasyon politikasını öne çıkması ve ulusal sorunda hak söylemi ile birlikte, çok önemli analizler sunmuştur. Kaypakkaya döneminde çok kıymetlidir ancak günümüzde açığa çıkan krizlere baktığımız daha sorgulayıcı yaklaşmamız gerekiyor. O dönemde anlamlı bir kopuş, bugün aynı anlamı taşıyor mu? Bugün gerçeklik üzerinden nasıl bir birlikte konumlanış gerekiyor” dedi.
Devrimci mücadelede çok ama çok ciddi roller üstlendi
Aydın, İbrahim Kaypakkaya’nın ideolojisinin günümüz koşullarına göre güncellenmesi gerektiğinin altını çizerek “Bugün problemin hangi devrim stratejisi yürüyeceğiz değil de kitleler ile nasıl hangi yolla bir araya getireceğimiz önemlidir. Kaypakkaya’nın güncelliğini tartışıyorsak, seçim vesilesiyle yeniden düşünmek ve doğru bir yerden yaklaşıyor muyuz? Bu soruları yeniden düşünmeyi beraberinde getiriyor. Kaypakkaya’nın Kürt meselesinde olağanüstü analizi, vizyonu Kaypakkaya, Kürt halkına yönelik izlenen sistematik soykırım, sürgün ve kırım politikasına analizi açısından bizlere olmazsa olmaz bir pencere açıyor. Kaypakkaya, devrimci mücadelede çok ama çok ciddi roller üstlendi. Kaypakkaya, devrime koşulan günlerde yapmayı becerdiği işi bugün yapamıyor oluşumuz Kaypakkaya’nın güncellenmesi konusunda üzerimizde düşeni yapmıyoruz demektir” diye belirtti.
Kentlerdeki yoksullara, emekçilere nüfus etmek gerekiyor

Konuşmacı Kerem Yıldırım, Kaypakkaya’nın konfor alanından çıktığını ancak Türkiye komünist hareketinin konfor alanından çıkmadığını söyledi. Yıldırım, “Kaypakkaya söylediğini yapmış biridir. Kaypakkaya iyi ki o tartışmaları yapabilmiş. Kaypakkaya’nın, sosyal ekonomik tahlillerini bugüne göre güncellemek gerekiyor. Bugün, kent yoksulları, emekçiler, komünistlerin kırılma yaratacağı yerlerdir. Kentlerdeki kırılmalara nüfus etmek gerekiyor. Ben esas olarak Kaypakkaya’nın ruhunu doğru buluyorum ve ondan etkileniyorum. Kaypakkaya’nın teorisi Büyük Proleter Kültür Devrimi’nden şekillenmiştir ve çok iyi bir şekilde anlamıştır. Kaypakkaya’nın aslında döneminde CHP’nin solundan kopmuştur ve egemen ideoloji arası çok kalın bir set çekmiştir. Gerçekten kahramanın kitleler olduğunu kanıtlamış bir komünist önderdir. Kürt meselesindeki analizi de sınıf bakış açısıyla oluşmuştur. Kaypakkaya söylediğini yapmış bir devrimcidir, bunu Halk Savaşı’nda ortaya koyduğu pratikte de göstermiştir. O, Türkiye komünist hareketine önemli katkılar sunmuştur” diye belirtti.
‘Kaypakkaya asırlarca yaşayacak‘

Oturumda son olarak konuşan Partizan temsilcisi Toğay Okay ise Kaypakkaya’nın 50’nci yılda da ideolojisi, fikirleri ve analizlerin hala güncel olduğuna dikkati çeken Okay, “Kaypakkaya da işçi sınıfı önderliği oldukça önemlidir. Kaypakkaya’nın güncelliğini analizlere ve bu analizlerinin ortaya koymakta yöntemi ile günceldir bunu sınıf düşmanlarının yaklaşımlarına bakarsak da görebiliriz. Toplumun derinliklerinde değişim ve direniş isteği var. Buna önderlik edecek öznelere ihtiyaç var. Toplumun derinliklerinde büyük bir sinerji var. Sürekli bir değişim ve dönüşüm içerisinde olmalıyız. Kaypakkaya bize yol gösteriyor. Nerede bir direniş var ise Kaypakkaya oradaydı. İşçi sınıfı, içersin de faaliyet yürütecek bir çizgiye ihtiyacımız var. Kaypakkaya 50 yıl geçse de hala güncelledir. Hala yakıcılığını sürdürüyor. Kaypakkaya yarım asırdır yaşıyor asırlarca da yaşamaya devam edecek” dedi.
Sempozyum soru cevap bölümünden sonra son buldu.
